"Sağlık sektörüne at gözlüğüyle bakmayın"

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu kapsamında Sağlık Bakanlığı ile bağlı kuruluşların 2020 yılı bütçe görüşmeleri gerçekleştirildi. Komisyon üyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Türkiye’nin sağlık sistemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

"Sağlık sektörüne at gözlüğüyle bakmayın"

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu kapsamında Sağlık Bakanlığı ile bağlı kuruluşların 2020 yılı bütçe görüşmeleri gerçekleştirildi. Komisyon üyesi ve Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Türkiye’nin sağlık sistemiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

14 Kasım 2019 - 16:57

Sındır, komisyon tespitlerinden iktidar Milletvekillerine ve bakanlık bürokratlarına soru sorarak önce şu ifadeleri kullandı:
“Yakın zaman içerisinde ‘sayın vekilim, sayın genel müdürüm, sayın başkanım, şu hastanede bana bir oda ayarlar mısın? Oda yok. Yoğun bakımda yer yok, yatak yok. Bir yatak ayarlar mısın?’ diye kaç telefon aldınız? Ya da bana bu soruları soran olmadı diyen bir kişi var mı? AK Partili arkadaşlarımız ‘Hastane sayımız şu kadar, yatak sayımız bu kadar. Hastalarımız 5 yıldızlı hastanelerde, yataklarda bakılıyor’ diyor. Sağlık sektörüne at gözlükleriyle bakmaktan vazgeçin.”
Konuşması esnasında, Türkiye’de şu anda mevcut olan sistem ile hastanelerin şirket haline geldiğine dikkat çeken Sındır, hastalara müşteri gözüyle bakıldığını ve çalışanların ise köleleştirildiğini vurguladı.
“TÜRKİYE, OECD ÜLKELERİ ARASINDA ÇOK GERİDE”
Türkiye’nin sağlık alanında OECD ülkeleri arasında çok geride kaldığını belirten Sındır, “OECD ülkeleri içerisinde biz neredeyiz diye merak eden oldu mu?” diyerek, 10 bin kişiye düşen yatak sayısının Türkiye'de 28,3; OECD üyesi ülkeler ortalamasının 47 yani neredeyse 2 katı olduğunu ifade etti. İktidarın bu sayıyı 2020 hedefinde de 29,2'ye çıkardığını kaydeden Sındır, yine Türkiye ve OECD ülkeleri karşılaştırması yaparak, “Ülkemizde 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 187, OECD ortalaması ise 340, yani yine 2 katı. İktidar buradaki 2020 yılı hedefini de 187'den 210'a çıkarmış” dedi. Açıklamasında karşılaştırmalara devam eden Sındır, 100 bin kişiye hemşire, ebe sayısının Türkiye’de 301, OECD ortalamasının 900 olduğunu söyleyerek, bu sefer tablonun daha da kötü olduğunu değerin üç katı fark yarattığını bildirdi ve şu şekilde devam etti:
“Bu alanda da iktidar 2020 hedefi olarak, bunu 24 daha artıralım, 301'i 325 yapalım demiş. Tablo bu kadar acı. OECD, Türkiye'den daha gelişmiş değil. Yani G20’den falan bahsetmiyor, gelişmiş ülkelerden örnekler vermiyoruz. Sağlık alanında, süslü ve afili cümlelerle yaptığınız açıklamalar Türkiye’nin sağlık alanında içinde bulunduğu durumu örtmez, örtemez. Sürekli ‘2002'de durum şöyleydi de 2019'da buraya geldik’ diyorsunuz ya, işin aslını ben size söyleyeyim; 2002'de hastane sayısı 774'müş, 2019'da geldiğimiz rakam 928. Kendinizi kandırmaktan vazgeçin, Türkiye’de sağlık sistemini elbirliğiyle çökerttiniz. Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş. 17 yıldır bu millet size iktidar verdi. Siz ise yurttaşlarımızın çığlıklarını duymuyor, eksiklerine çözüm olmuyor, sıkıntılarına çareler üretmiyorsunuz.”
“OTEL İŞLETMECİLİĞİ ZİHNİYETİYLE YÖNETİLİYOR”
Sındır, konuşmasını şehir hastanelerinin Türkiye’nin sağlık alanında yaşadığı sıkıntıları çözmek için yapılmadığını dile getirerek tamamladı. “Hastaneler AVM gibi olunca hasta beklentileri de buna göre tabii ki artıyor, halkın ihtiyacı yandaşa peşkeş çekiliyor” diyen Sındır, hastanelerin otel işletmeciliği zihniyetiyle yönetildiğini savundu. Şehir hastanelerini, Devletin parasının yirmi beş yıllığına ipotek altına alınmasının somut bir uygulaması olarak tanımlayan Sındır, Şehir Hastaneleri’nin yap-kirala-devret modelinin sözleşmelerini göremediklerine ve bu sözleşmelerin karanlık bir kuyu olduğunu sürekli dile getirdiklerine dikkat çekti. Sındır, “Sözleşmeyi gizleyerek kamu zararını mı örtüyorsunuz? Bilemiyoruz” diyerek, bu sistemle hastanelerin şirket haline geldiğini, hastaların müşteri, sağlık çalışanlarının da köleleştiğini vurguladı. Ortalama sekiz saat çalışan bir uzman, pratisyen, asistan bir hekimin mesai süresi zarfında, 1 Kasım 2019 tarihinden itibaren alınan bir karar uyarınca hiç durmadan aralıksız 72 hastaya bakması beklendiğini kaydeden Sındır, “Sekiz saati 72 hastaya bölerseniz, arada bir dakikalık da boşluk verirseniz, beş dakikada bir hasta bakacak hekim. Verimlilik mi bu? Yani performansa dayalı sistem bu mu? Buradan ne hasta tedavi olur ne de hekim sağlıklı bir iş yapar. Dolayısıyla kamu hastanelerinde hekimden - hemşireye, teknikerden - taşerona çalışan işçilere kadar tüm emek süreçler ve hizmet sunumu kar - zarar hesaplarına ve müşteri memnuniyetine göre örgütleniyor. Niteliğe göre değil, niceliğe önem veren, mesleki değerleri ve evrensel tıp etiğinin ilkelerini yıpratan bu performansa dayalı sağlık hizmeti sunumundan derhal vazgeçilmeli” diye konuştu.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum